Pages

Tuesday, October 25, 2011

World Spins Madly On - The Weepies

sözleri çok muhteşem olmasa da sadece adı bile yeterli bu şarkıyı dinlemek için. 

nerden esti ben de bilmiyorum, one tree hill soundtracklerini dinliyorum bu ara tekrar. ilk dinlediğimde sevmediğim şarkıları hala sevmiyorum, ama sevdiklerimi de hala ezbere hatırlıyorum. çok güzel şarkılar varmış meğer. 17 yaşında yeterince fark edemediğim kadar güzel. arada OTH fanatikliğim olmadan, tarafsız dinleyince daha da sevdim. belki bir ara diğer şarkıları da koyarım, fakat bugün bununla yetinmek durumundayız. van depreminde kuzenimin bir arkadaşı ölmüş. başka bir arkadaşımın da ablası. ablası! kendi ablamın başına bir şey geldiğini hayal bile etmek istemiyorum. allah korusun. hatta tahtaya falan vurun. yakın çevrede birinin böyle bir kayıp yaşadığını görünce daha kötü, derinden etkileniyor insan. o arkadaşım için hayat bir daha asla eskisi gibi olmayacak. ve durumu iyileştirmek adına yapılacak hiçbir şey yok bu konuda. 

okulda depremzedeler için açılan yardım standına bakmadan geçen insanların hepsini sarsmak istiyorum. tamam belki başka yollardan ellerinden geleni yaptılar bile, ama işaretlenmiş değiller ki, gözümde hepsi aynıydı o noktada. o an düşündüm işte, ateş düştüğü yeri yaktı ve yine 2 gün boş konuşmalardan sonra insanlar hayatlarına kaldıkları yerden devam ettiler. tamam bunun bir sürü boyutu var ama şu an bu detayları düşünmüyorum.

şarkı da tam bu noktada devreye giriyor işte. dünya dönmeye devam ediyor diyoruz.

Friday, March 25, 2011

Sarah Smiles - Panic! at the Disco


panic!i çok çok ÇOK özlemişim!!! ne yalan söyleyeyim pretty odd'u pek sevmemiştim, a fever you cant sweat out' aşıktım. o albümü kaç kere dinlediğimi bilmiyorum, tüm şarkıları ezbere biliyordum -ki çoğunu hala biliyorumdur-, en sevdiğim there's a good reason why these tables are numbered honey, you just havent figured out it yet'ti. bu şarkının adını da google'dan kopya çekmeden yazdım, bu bile panic!'e olan sevgimi kanıtlıyor olmalı! brandon urie'nin tüm vurgularını yapıyorum falan. üf kendimden iğrendim. pretty odd fazla yumuşaktı ilk albüme göre, bana kalırsa hiç panic! tarzı değildi. bu arada sürekli panic! yazmam sinir bozucu, biliyorum, ama seviyorum ne yapayım.

yeni albüm "vices & virtues" ilk albüme benziyor müzik olarak. pretty odd'un o yavaşlığından, sakinliğinden kurtulmuşlar, BAYILDIM! yine de a fever you cant sweat out kadar hareketli değil ama izinde. kendim bir iş başarmışcasına mutlu oldum dinleyince. kliplerindeki mistiklik de geri gelmiş. adlarındaki ünlem zaten geri gelmiş. pretty odd'u affedebiliyorum böylece.

her şarkı ayrı güzel. çıkış parçası the ballad of mona lisa. ama bu sarah smiles, nedenini tam anlamadığım bir şekilde, her dinlediğimde sırıtmama sebep oluyor, o nedenle onu koydum. albümden başka ready to go (get me out of my mind)'a bayıldım. muhabbet kuşum da the ballad of mona lisa'ya eşlik etmekten çok hoşlanıyor.

albüm genel olarak çok güzel. şimdi "lan bu geçen britney'nin albümüne de güzel demişti, inanak mı kanka?" diyebilir, en azından daha düzgün kelimelerle bu düşünceye sahip olabilirsiniz. britney'ninki pop olarak, britney kategorisinde gayet dinlenebilir bir albüm. ama bu, çok etkileyici. ilk dinleyişte insanı saran, bir dhaa dinleme isteği oluşturan bir albüm. daha gaza gelip "muhteşem, harika" falan bir sürü sıfat sıralayasım var ama kendimi tutuyorum. en mükemmel albüm değil ama baya iyi. dinleyin la.

ps. la çok sırıttı yea. behzat ç. izlemeyi bırakmalıyım.

Wednesday, March 16, 2011

I Wanna Go & Gasoline - Britney Spears

Britney Spears'ın aslında 29 martta piyasaya çıkacak Femme Fatale albümü birkaç gün önce internete sızdı! Artık sızdı mı sızdırıldı mı orasından emin değilim ama ne olursa olsun bu işten en çok hayranlar karlı çıktı tabiiki. Misal ben. Tüm albümü ezberlemiş durumdayım.

Etkileyici bir albüm değil. Kötü demiyorum bak, etkileyici değil sadece. İlk dinleyişte "Aman tanrım, öldüm bittim ne muhteşem şarkı!" diyebileceğin hiçbir şey yok. Şarkıların nerdeyse hiçbiri öyle kalıcı bir iz bırakmıyor ilk izlenim olarak. Bu ne yea demeden önce albüme şans tanıyıp ısrarla dinlemek lazım. Britney "gelmiş geçmiş en iyi albümüm oldu." derken reklam kaygısından daha fazlasını taşıyor olmalı inancını yitirmemek gerek. Nitekim benim yaptığım da tam buydu.

Şarkıların teker teker popüler olmasını beklemeden kendim aşina olup seçmeyi seviyorum. Yoksa bir şarkının popüler olmasını isterlerse 7/24 çalarak beynimize kazıyorlar zaten, şarkıya o kadar alışıyoruz ki sevdiğimizi sanıyoruz bir yerden sonra. Etki altında kalmadan tamamen kendim eleştirdim albümü. Hiçbir yerde review falan da okumadım. Zaten teknik olarak albüm daha çıkmadı.

Albüm bence gayet iyi. Britney'nin en iyi albümü mü emin değilim, ama gayet sağlam bir albüm. Dediğim gibi, ilk dinleyişte sıradan ve özelliksiz bir albüm gibi görünse de biraz zaman verince her şarkının ayrı kıpır kıpır olduğunu fark ediyorsunuz. Ben de öyle oldu en azından. Her şarkı dans etmeye/ettirmeye yönelik, techno olmuş ağırlık, ama fena olmamış. Dubstepler, adını bilmediğim bir sürü şeyler dolu. Dolmuşta dinlerken dikildiğim yerde kıpırdanıp duruyorum. Şimdi her şarkıya eşlik edebilecek durumdayım. Atlamalık bir şarkı yok, zaman zaman bazı şarkılar sıkıcı gibi gelse de her şarkının bir can alıcı noktası var ve sırf orayı dinlemek için bile şarkı dinleniyor. Ki şarkılara alışmak gibi bir durum söz konusu. Alıştıktan sonra zaten neyse bundan bahsetmiştim.

Benim albümdeki favori şarkılarım bunlar. Albüm muhteşem bir patlama yapmasa da uzun zamanlar boyunca partilerde dance track olarak kullanılacak diyorum ben. Benim favorilerim arasında olacaklar en azından.

Gasoline:



I Wanna Go:


Sunday, March 6, 2011

Running Away - Hoobastank

bir şeylerden kaçmakta olanlara gelsin bu da.

kaçmayı bir yerde bırakıp, yaptıklarıyla yüzleşip sorumluluk alması gerekiyor insanın. hiçbirimiz bunu isteyerek yapmıyoruz, kimse bilerek kendi canını yakmak istemez. ama önemli olan bunu başarabilmektir, korktuklarınla yüzleşerek kendine kattıklarınla biraz daha büyüyebilmektir.

bu aralar denediğim şey bu.

hoobastank'in kendini adını taşıyan -sanırım- ilk albümünden running away. yıl 2001.

Thursday, March 3, 2011

Misery Business - Paramore

Biliyorum, biliyorum, herkes Paramore'a "ergen grubu", yaptığı müziğe "ergen müziği" diyor. Büyük ihtimal haklılar da zaten, ama seviyorum ne yapayım. Tam ergenliğimin doruklarında onları keşfetmem ve gerçekten çok hoşuma gitmeleri benim suçum mu? Tabii ki değil. 

Hala oturup her gün onları dinliyorum değil. Hatta uzun bir süredir dinlememiştim, dün bu şarkıyla karşı karşıya gelene kadar. Sözlerinin büyük çoğunluğunu hatırlıyor olmamla gurur duydum. Ne olursa olsun çok eğlenceli bir şarkı ve zamanında - ve dün- Hayley Williams'a az eşlik etmedim.

Şarkı, Paramore'un 2. albümü Riot'tan (2007). İyice radyo sunucusu havasına giriyorum ya, hayırlısı.

Tuesday, March 1, 2011

Misery (acoustic) - Maroon 5

Uzun süredir bir şey yazamadım. Sınavım vardı, ayrıca bu ara hep aynı şeyleri dinliyorum, yeni bir şeylere denk gelmedim.

Lady GaGa'nın yeni şarkısını dinlemedim, klibini de izlemedim. Henüz merak etmiyorum, yakında zaten dört bir tarafta çalacağı için, istemesem de öğreneceğime eminim. 

Britney Spears'ın klibi (Hold It Against Me) de patladı zaten. Klibin iş yapmayacağını anlamışlar, o yüzden deli gibi reklamını yaptılar, sonuçta bir işe yaramadı gerçi. Çok yaşlandın BritBrit, Overprotected günlerindeki gibi dans ettiğin videolar istiyoruz, yıllardır comeback klipleri çeke çeke nefret ettirdin yahu.

Bugünkü şarkı yine Maroon 5'tan. Bu aralar hep Hands All Over albümünü dinliyorum, çok sevdim. Ayrıca şarkıların akustik versiyonları hep daha güzel, daha sakin, daha huzurlu. Bir akustik albümü yapsınlar.

Wednesday, February 9, 2011

Nothing Lasts Forever - Maroon 5

Bu yeni bir şarkı değil. Maroon 5'ın "It Won't Be Soon Before Long" adlı albümünden. Albümün tamamı birbirinden güzel şarkılarla dolu (yalakalığa bak), birkaç bayık olan elbetteki var (bu daha gerçekçi oldu).

Maroon 5'ın İstanbul konserine gitme ihtimalim oluşmuştu kısa bir süreliğine, o arada damarım kabardı, günlerdir Maroon 5 dinliyorum. Konsere gidemeyeceğim maalesef ama, bu, şarkılarla yeniden bütünleşmeme engel olmadı. Özellikle bu şarkı, hayatımla bu aralar pek özdeşleştiği için, pek bir içli içli eşlik ediyorum. Sözleri baya oturuyor insana.

"We must free up these tired souls
Before the sadness kills us both

I tried and tried to let you know
I love you but I'm letting go

It may not last but I don't know
Just don't know

If you don't know
Then you can't care
And you show up
But you're not there
But I'm waiting
And you want to
Still afraid that I will desert you

Everyday
With every worthless word we get more far away
The distance between us makes it so hard to stay
But nothing lasts forever, but be honest babe
It hurts but it may be the only way

 ...

Built a wall around my heart
I’ll never let it fall apart
Strangely I wish secretly
It would fall down while I'm asleep

...

"

Siz de dinleyin.


Friday, January 28, 2011

What The Hell - Avril Lavigne

Yeni albüm Goodbye Lullaby'ın çıkış parçası What The Hell. Youtube'daki yorumlara baktım da biraz, insanlar haklı, fazlasıyla uzun bir reklam gibi olmuş bu. Sponsorlar ziyadesiyle memnun olmuşlardır eminim. 

Ben klibi ilk izlediğimde "Ne bu be böyle her yerden Sony fışkırıyor?" diye düşündüm. A.R.O.G.'daydı sanırım, ekranda sadece Adidas marka topun 5 saniye görünmesinden bu yana bu kadar bariz reklamlar görmemiştim, gözümüze gözümüze sokmuşlar her şeyi. Alttaki yorumları okudukça her şey daha da kötü oldu, meğer klibin başında ısrarla sıktığı parfüm de kendi markasıymış (Black Star'mış adı, eğer merak eden varsa). "What The Hell" yazan tişörtten huylanmam gerekirdi, Abbey Dawn da kendi clothing line'ıymış. Bunların hiçbirini bilmiyordum, Avril Lavigne'in çok büyük bir hayranı sayılmam. Böyle reklam dolu bir klibi hiç sevmedim.

Avril hala çok taş, buna laf edemiyorum tabiiki. Saçındaki pembe ve siyahlara bir de yeşil eklemiş -benim gözümü çok tırmaladı yeşil =/-, panda makyajını azaltsa da hala çok bariz bir panda. Hayatımın bir döneminde içli içli Losing Grip söylediğimi inkar edemem, bu yüzden Avril'in de böyle piyasa olması içimi sızlatıyor. 

Yine bir sürü "yeah yeah, hey hey"lerle dolu bir albüm bizi bekliyor sanırım. Cheerleaderlar bu yıl şarkı konusunda rahatlar en azından.

Tuesday, January 25, 2011

Ara Ara - Gülçin

Hepsi grubundan ayrıldıktan sonra -ki niye ayrıldığına dair bir sürü teori duymuştum- piyasaya dönebilmek için bildiğin rebound zamanı bırakmıştı bu kız. Albüm için iyi çalışmış olsa gerek, uzun süredir yoktu çünkü. Şarkı gayet eğlenceli olmuş, sıradan bir popçuya dönüşmüş kız. Sanırım 15-'ye hitap etmekten bıkmıştı. Şimdi club gençliğine yönelmiş anladığım kadarıyla. Albüm bence tutar, bu şarkıyı baz alarak konuşursam. Ben kesinlikle deneyeceğim. Bir gereksiz bilgi daha, Kral TV sponsor olmuş bu kıza ve albümüne. Geçen gün televizyonda gördüm de, DJ olan adam "Biz Kral'sak, sen de bizim kızımızsan Prenses oluyorsun!" şeklinde bir iğrençlik de yaptı.

Ne kadar alakası vardır emin değilim -onun klibini izlemedim-, ama ben direkt Lady Gaga'nın Telephone'u hatırladım. Yapılan her şeyi yabancı bir şeye benzeten o insanlardan değilim, sadece bilinçaltım 2si de platin saç, telefonla alakalı şarkı/klip görünce eşleştirdi.

Bir sürü klişe fışkırıyor tabii hem klipten hem şarkıdan. Ama en azından durup durup aauuuooouuaaa yapmayı bırakmış. Dikkatimi çeken noktalar:

-Klipteki çocuğun dudakları çok çekici.
-Kızın telefonunda çocuk "EX" diye kayıtlı. Ölmüş yani. ahahah.
-Issız, terk edilmiş arazideki  acayip düzgün asfalt yol arka planında tripli tripli yürüme olayı eksik kalmamış.
-Permalı saçlar! İmdat!
-Yakın çekimlerde kırmızı ruj+açık ağız kombinasyonu. İnsanlar, bu kombonun herkesi inanılmaz seksi yapmadığını kabullenmeliler.
-Şarkının sonlarında "Aradığınız kişi şu an başka birisiyle öpüşüyor" diyor. Iııı, şey tamam.
-Klibin sonlarına doğru da esas oğlanın adonislerini özellikle çektikleri bir bölüm var.
-Şarkının ortasında bir yerde kızın kahkahası var. Şarkıcılar şarkılarını hep komik buluyorlar, bu şarkının ortasında/sonunda kahkaha olayından bıktım artık.
-Bir de şarkıda telefonun "dııt dııt dııııııt" sesini "düt düt düüüüt" olarak söylüyor. Korna gibi. Düüt düüt düüütt!!!
-Klipteki danslar güzel. 
-Bir de bu kız galiba kilo almış.
-"ge" sembol mü denir artık her neyse, onu beğendim. En son Kenan Doğulu'nun "kd" balığına bayılmıştım.

Ama dediğim gibi bence tutacak bu albüm. Tam piyasa olmuş çünkü. Eğlenceli.



Acımayacak - Tarkan

Bu şarkıyı dinlemekte geç kaldığımı itiraf ediyorum. "Tarkan'ın son şarkısı çok güzel olmuş! Eski şarkıları gibi olmuş! Tarkan sonunda özüne döndü!" çığlıklarını duymama rağmen, Tarkan'ın özü hangi dönemine denk geliyor bilemediğimden çok umursamamıştım açıkçası. Geçen gün gene eve dönerken radyoda -tekrar radyo dinlemeye başladım ya- dinledim, garip bir şekilde sevdim. Garip bir şekilde, çünkü aslında şarkının yarısını sevdim, aralarda yavaşladığı kısımlardan hoşlanmadım. Fakat dinlemeye başlayınca o gıcık bölümleri fark etmeden şarkının sonuna geliyorum. Bu da sanırım şarkının iyi düzenlendiğini gösteriyor. 

Gel hiç acımayacak... 

Az önce youtube'dan klibini de izledim, izlemediğim klibi bloga koyacak halim yok ya :o Kliplerle arası pek iyi olmayan biri olarak, beğenmedim. Şarkıları, söyleyenden ve klipten bağımsız değerlendirmeyi tercih ediyorum, şarkıcıların tiplerinden vs çok etkilenip dinlemekten vazgeçebiliyorum çünkü. Her neyse, klip beni pek açmadı. Siyah beyaz olması güzel olmuş, siyahlar içinde dansöz falan, iyiydi. Ama bu şarkı gerçekten kişilik bunalımı yaşıyor olsa gerek, klibin yarısı da kendini acayip sert bir rock şarkısı sanıyordu. İğneli mikrofonlar, deri ceketler, kendinden geçen gitaristler falan. Biri bunlara pop yaptıkları gerçeğini söylemeli.

Sonuç olarak şarkıyı sevdim, hareketli, insanı oturduğu yerde oynatan bir şey. Devamını istiyoruz Tarkan, aradaki ağıtımsı kısımları atabilirsin.

Gel gel gel güzelim...

 

Wednesday, January 19, 2011

Hold It Against Me - Britney Spears

Bu şarkının ilk nete verildiği gün de kendisinden haberim vardı, ama açıkçası ilgilenmedim. Ama son bir iki gündür okula gidiş gelişlerde ipod yerine radyo dinlemeye başladım, radyo dinlemeyi özlemişim. gerçi çalan 3 şarkıdan biri Like a G6, diğeri de Ke$ha'dan Blow ya da We R Who We R, artık hangisi olursa. Lakin bu HIAM de 20 dakikada  3 kere dinledim, ki biri Radyo Bilkent'ti, bu önemli bir şey.

Bana göre yine pop adı altında geçen bir tekno şarkısı. Artık piyasanın böyle olduğunu, bu müziğin tuttuğunu biliyorum, bu tarz bu kadar popüler olmadan sevenlerden biriydim, ama pop diyip durmasınlar şuna. Kandırmayalım kendimizi. Klip ne zaman gelir bilmiyorum, gelince eklerim. Yeni albüm çıkaracak herhalde BritBrit (kendimi JustJared gibi hissetttim.), haberim yok, araştırmadım. İlk günden iTunes'da 1 numara olmuş, birkaç rekora daha imza atmış HIAM. O yüzden en azından bir denemek lazım.

Şarkıyı sevdim, ama öyle çok süper-über-aman-tanrım bir şey değil, tabiiki yine seksle ilgili, en azından farklı bir yaklaşımı var. Ortalarda esas tekno giriyor, ondan sonra şarkı etkileyiciliğini kısmen yitiriyor. İlk yarı daha güzel. Albüm gelsin de onun tadına bakalım.

Monday, January 17, 2011

Womanizer - Lily Allen (Britney Spears cover)

(aslında 10.01.2011 tarihli bir blog bu)

Okuldan eve gelirken, dolmuşta radyoda duydum bunu. Anında bayıldım, çünkü zaten "Womanizer" seven bir insanım, (evet, Britney Spears dinlediğimi itiraf etmek biraz ateşle oynamak gibi, ama en azından medeni cesaretimi takdir edersiniz :p) Lily Allen'ın tüm şarkılarını ezbere bilirim. Lily'nin aksanını sevmeyen başına kötü şeyler geliyormuş diyorlar zaten. Müthiş bir cover olmuş bu. "Womanizer"ın akustik versiyonu, Lily Allen'ın aksanı, daha ne olsun. Eve girer girmez youtube'dan baktım, bu coverın 2 yıllık olduğunu gördüm, bir an hayallerim yıkıldı, evet. 2 yıl boyunca bunu nasıl duymamışım ki? iPod'un kötülükleri hep bunlar, radyo dinlemeyi bırakırsa insan, duyamaz tabii yeni şarkıları. anca yeni albümleri takip edersin benim gibi. Neyse, bundan sonra daha sıkı takip etmeye çalışacağım single ve cover dünyasını. 

O kadar reklam yaptık şimdi, dinlemek isteyenler burdan buyursunlar:

Oh My God - Lily Allen


Ben bu adamı (Mark Ronson) daha 3-4 gün önce keşfettim. Yani Lily Allen'ın Smile'ına yaptığı remixi severek dinliyordum ama kendisini araştırmak hiç aklıma gelmemişti, o kadar etkilenmemişim sanırım. Bu aralar Lily Allen'a ayılma-bayılma günleri yaşadığımdan, sözlük'te (bkz. ekşi sözlük) insanlar hangi şarkılarını daha çok beğenmiş diye merak ettim. Evet, sevdiğim şeyleri bir de ekşi'den yoklamak gibi bir huyum var. Neyse işte, orada bakarken, Kaiser Chiefs'in "Oh My God" adlı pek güzel bir şarkısını coverladığını öğrendim, niye benim bundan haberim yok?! diye kendi çapımda kriz geçirip torrent sitelerine daldım. Kullandığım tek bir site var, orada Lily Allen discography diye çıkan başlıklarda hiç cover yok! ekşi'de insanlar bir sürü şarkı sıralamış ama! Torrent beni yüzüstü bırakınca bari youtube'dan dinleyeyim dedim, klibi böyle buldum, birden aydınlandım tabii. 

Şarkı, Mark Ronson'ın (sanırım prodüktör, bak hala adam gibi araştırmadım) Version isimli, 2007 çıkışlı albümünde yer alıyor. Bu albümde, bazı güzel şarkıları, orijinalinden farklı kişiler, Mark Ronson'ın düzenlediği müzikle söylemişler, çok da eğlenceli olmuş. Yani mesela, Kaiser Chiefs'in Oh My God'ını, Lily Allen, farklı bir melodiyle söylemiş. Çok da güzel olmuş.

Lily Allen'ın muhteşem aksanı, şarkıya kattığı minik yorumlar, anime halinin seksiliği, Kaiser Chiefs'in klipte çok sıradan bir şekilde görülmesi, sonundaki "was that a'right fo' you Mark?" falan her şeyiyle çok sevdim ben bu klibi ve şarkıyı.