Pages

Saturday, December 19, 2015

Right There - Nicole Scherzinger



Bu şarkıyı çok seviyorum. Bir dönem nefes alır gibi dinlememe rağmen sıkılmadım, hala ılık hislerle dinliyorum (evet çok tuhaf bir ifade oldu). Dinlerken hala içim ısınıyor yani, güzel şeylerle bağdaştırmışım herhalde. Bu şarkıyı dinlediğim dönemde aslında önemli bir şey yaşıyordum, şu an ne olduğunu hatırlayamasam da. Hafıza bende büyük sorun, biliyor musunuz? Neyse. Şarkının bir de 50 Cent düet versiyonu var, lakin ben hiç beğenmiyorum. Orijinalinde düet olarak planlanmamış, bazali güzel şarkıya, sırf daha çok satsın dürtüsüyle bir rapçi sokulmasından haz etmiyorum. Bununla ilgili aklıma hemen gelen bir diğer örnek de Katy Perry'nin E.T.'si. O zaman modaydı herhalde ne bileyim. Kanye West'li versiyonunu sadece bir kere nasıl oldu bakmak için dinledim. Kötüydü.

Kararlarla uyandım bugün. Bir de belim ağrıyarak, but this is not the point. Kararları tek tek buraya yazacak değilim. Tek bir hafta deneme süresi veriyorum. 26-27 Aralık civarı durum güncellemesi yaparım buraya.

Şimdilik bu 1 haftalık deneme süreci çok heyecanlandırıyor beni. Göreceğiz bakalım.

Thursday, December 17, 2015

I'll Show You - Justin Bieber



Sabah uyuyakalmıştı, evden aceleyle çıkmak zorunda kalmıştı. Hastaneye varınca o gün işinin geç başlayacağını hatırladı, kahvaltı etmek için vakti vardı. Hastanenin favori mekanına girerken kapıda ikisiyle karşılaştı, artık kız da yollarının kesişmesi için aktif bir çaba göstermediğinden görüşmeyeli biraz olmuştu. "Ah! En sevdiğim ikili! Günaydın!" dedi gülümseyerek. Birinin gülümseyerek karşılık vermesi sıradışı değildi de, o da gülümsemişti. Demek yeniden sesini duyar duymaz gülümsemeye başladığı günlere dönmüşlerdi. Bu iyi bir gelişmeydi. Too little too late (Biraz geç oldu) diye düşünse de hoşuna gitmediğini söyleyemezdi, mesafe işe yaramıştı. Her zamanki gibi "Naber kız?" dedi yanından geçerken. Diğeri ise durup hal hatır sordu. Artık insanların kendisine ne kadar özen gösterdiğine, hayatında olmak için ne kadar çabaladığına dikkat eder olmuştu. Yan yana giden bu iki çocuk hayatındaki insanların iki örneği gibiydi, geçerken görev aşkına selam verenler ve gerçekten durup hatrını soranlar. Onu görünce hala heyecanlanıyordu, lakin artık sönmeye yüz tutmuş bir ateşteki kıvılcımlar gibiydi bu. Öbür çocuğa daha büyük bir sevgi, daha da önemlisi, saygı duyuyordu. Düzgün insanlara hep hayranlık duymuştu.

Üroloji internleriyle karşılaştım bugün. Üroloji'de herkes beni arıyormuş, herkes beni soruyormuş, "Bizim kız" diyerek benden bahsediyorlarmış! Bizim kız olmuşum! Yeni internler "Seni ne kadar seviyorlar, herkes seni çok seviyor" dediler, acayip mutlu oldum. Ben de onları seviyorum <3 Tam bunlardan bahsederken karşıdan Üroloji'den 3 asistan geliyordu -biri de oydu-, göz göze gelince gülümsedim, zıplayarak yanlarına gittim. "Merhaba Üroloji, beni özlüyormuşsunuz, naber?" dedim gülerek. Asistanlardan biri (ki kendisiyle iletişimimizin oluşması biraz geç olmuştu, lakin sonradan kaynaştık. Yırtık insanları severim, yapacak bir şey yok) "Yeni internlerimiz biraz... Tuhaf." dedi. "Eh, benim gibi olamaz tabiy B)" diye şımarıklık yaptım biraz, azıcık muhabbet ettik. O benden uzak durdu biraz, daha çok muhabbet etmesini beklerdim :/ BUT WHATEVS. Keyfi bilir. Ay keşke burada da emoji kullanabilseydik. Tam bir long hair don't care anı, who cares kızı buraya çok yakışırdı.

Bugün genelde takıldığımdan farklı insanlarla vakit geçirdim ve bu hoşuma gitti. Hayatımda hiçbir şey değişmemiş gibi. Gerçekten şaşırıyorum bazen. Sanki o olayın etkisiyle orantılı değişiklikler olmalıydı, doğal afetimsi şeyler, hayatımdakine benzer impact yaratacak şeyler, fakat... Yok. Hayat aynı sakinliğiyle devam ediyor. Hiç kimseye hiçbir şey olmadı. Bana da.

Hayat çok tuhaf, vapurlar falan. 

***

Bir başka teen pop örneğiyle karşınızdayım. Gerçi Skrillex'le falan takılan adamın yaptığı müziğe teen pop denir mi bilemedim. Albümün (Purpose) en hareketli ya da en etkileyici şarkısı değil, hatta ilk dinlediğimde çok net kötülemişliğim de var. Where Are Ü Now (ki kendisi son zamanlarda gördüğüm en yaratıcı, en güzel kliplerden birine sahiptir), What Do You Mean? ve hala dinlerken sabit duramadığım Sorry'den sonra oldukça yavaş gelmişti, ancak dinledikçe, sözlerine dikkat ettikçe sevdirdi kendini. Artık bilerek ve isteyerek açıp dinleme noktasındayım. Şarkı diğerleri kadar hızlı değil, doğru. Ballad denecek kadar ağır da değil. Ne hareketli ne yavaş, arada kalmış ama güzel kalmış bir şarkı bu.

Life's not easy
I'm not made out of steel
Don't forget that I'm human
Don't forget that I'm real

kısmı özellikle hoşuma gidiyor. Şarkıyı Justin'in "Ben de insanım, laflarınız, beklentileriniz beni incitiyor, anlasanıza!!!" ağlaması olarak görmedim açıkçası. I'll show you derken de "Size göstereceğim ebenizinkini" mi demek istemiş yoksa "Beni yıldıramayacaksınız, göreceksiniz" mi (iyimser yaklaşım), emin olamadım. Hani şarkı bu amaçla yapılmış olabilir, tam olarak bunu anlatıyor olabilir. Lakin ben şarkıyı Justin'den bağımsız dinleyip sevdim. I could care less about Justin. Benim tek umursadığım Justin, Timberlake olan, ki kendisinin hastasınım *drool*. Her neyse.

Sevgiler.

ps. Bana bir catch-phrase lazım. Evet.

Tuesday, December 15, 2015

Same Old Love - Selena Gomez


- Bana "Bebeğim" dedi. Laf arasında ağzından kaçtı bile denebilir, lakin çok tatlış bir andı.

- "Hemşire x abiyle çalışacağımı söyledi, önce bir tuvalete gitsem olur mu diye sordum. Tamam gidebilirsin, dedi. Lavaboya gittim ve kustum, sonra abinin yanına geçtim." Okulun insanları getirdiği stres noktası bu. Antidepresana başlamayı düşünüyordu. "Bu noktadaysan bence de git başla." dedim. Ben gene iyi idare ediyorum sanırım. Sinirleri aldıralı birkaç yıl oluyor ya benim. Hakikaten bazı ipler kopmuş galiba. Gene iyi idare ettiğimi düşündüğüm için kendimle hafif gurur duymadım değil. Bana sordu, "Sen antidepresan kullanıyor musun?". Ben o hakkımı *stops and thinks* 4 sene önce kullandım tabii. 4 yıl olmuş, vay anasını. Kendimle cebelleştiğim, kendimle alıp veremediğim şeyler olduğu dönemler resmen geçmişte kalmış. Heyt be. Helal bana be. İç huzur önemli çocuklar, size sadece bunu diyebiliyorum. Konuya döneyim. "Hayır." dedim. "Hiçbir şey kullanmıyor musun?" dedi şaşırarak, etrafımızda bir şeyler kullanan, bir tür destek alan o kadar çok insan var ki, bir şey kullanmayanlar sıradışı kalıyor. "Yoo kullanıyorum." dedim. "Ne kullanıyorsun?" diye sordu heyecanla. Antidepresan da kullanmıyorum dedim, ne kullanıyor olabilirim?! "Cips." dedim çok net. Güldüler. Espri yaptım sandılar ama yapmadım. Neredeyse haftada bir cips yüklüyorum kendime. Sağlıksız, evet. Akıl sağlığım içinse lafı bile edilemeyecek bir bedel. İnternlük biraz yıpratıcı, TUS mus not cool. Geçecek bu dönemler de, yapacak bir şey yok. Ben gene iyiymişim yani. Ki bunları bana anlatan dışarıdan ne kadar cool, collected, calm görünen bir insan, resmen şaşırdım. Kimse hakkında sadece bakarak bir şey bilmek, varsayım yürütmek, bir şeyler hakkında yargılamak mümkün değil aslında, yapmamak lazım şöyle şeyler (Diyene bak). İçimdeki judgement örselendi yemin ederim.

Çok teen pop paylaşıyorum, farkındayım. Teen pop seviyorum, napalım. Bunlar da popüler ama. Ve kötü değiller bana kalırsa. Gerçi bu ne aradığınıza göre değişir. Her neyse. Bu günkü şarkımız Selena Gomez'den Same Old Love. 2015 çıkışlı Revival albümünden. Şarkıda belirgin bir Charli XCX havası sezebilirsiniz, hatta sesini duyduğunuzu düşünebilirsiniz. Haklı olursunuz, çünkü şarkıyı Charli XCX yazmış ve aralardaki "Ooh oh oh"lar da kendi sesi. Evet.

O kadar Charli XCX dedik, bir Boom Clap'i anmadan olmaz. The Fault in Our Stars hem güzel bir kitap hem de güzel bir filmdi. *sighs*

Görüşmek üzere.

Sunday, December 13, 2015

Lightsaber & Heart Attack - EXO


Bugünkü şarkımız bir K-pop örneği. K-pop'a ne kadar aşinasınız bilmiyorum, gerçi ben de çok iyi bildiğimi iddia edemeyeceğim, 3-5 grup biliyorum o kadar. Genel olarak, gruplar kalabalıklar, renkliler (ama her şeyleriyle, kıyafetler, saç ve göz renkleri, temalar, hepsi her albüm, hatta her klipte değişebiliyor), şarkılar çoğunlukla hareketli ve klipler toplu dans performanslarından oluşuyor. '90lar boyband furyası gibi biraz. Benim neden sevdiğim de buradan anlaşılabilir. Bir başka yazıda K-pop'la tanışma maceramı, ilk göz ağrım EXO'yu ve 12 kişilik grubu nasıl 3 kişiden oluşuyor sandığımı anlatırım.


Lightsaber, yeni Star Wars filmi için hazırlanmış bir şarkı, yani en yeni şarkılardan biri, geçen ay çıktı. Heart Attack ise ilk albümden, 2012 ya da 2013. Klip yeni gerçi, hatta kayıt da yeni olabilir çünkü orijinalinde 12 kişiydiler, klipte ise 10 kişiler. Evet, aydınlandınız, biliyorum. Favorim de D.O., söylemiş bulunayım.

Bugün 2 mor ojeli bir gündü. Sabah patlıcan moru, akşam üzeri ise yumuşak bir ton lila. Öyle işte. Anlatmalık bir hikaye yoktu bugün, bir dahaki sefere artık. Sadece ALMADIM diye bir bloga denk geldim, bir süredir aklımda benzer bir fikir dönüyordu zaten. Hani blogda bahsedilen kadar dramatik bir girişimde bulunabilecek iradeye ya da motivasyona sahip değilim açıkçası, lakin kendi hayatımda bazı değişiklikler yapmak adına ilham alabilirim bu fikirden. Siz de bir inceleyin isterseniz.

Görüşmek üzere.

Saturday, December 12, 2015

Confident - Demi Lovato



Ayrılma zamanı gelmişti. O gün kötü bir gün geçirdiğimden, her zamanki neşeli halimin zıttı bir durgunluk vardı üzerimde. Gün boyunca hiç onun yanına gitmemiştim, aksine mutsuz olduğumu fark edip o ara ara yoklamıştı beni. Son günümüzü hiç iyi değerlendirememiştim. O, birden "Kendine iyi bak" temalı cümleler kurmaya başlayınca idrak ettim ayrılacağımızı, zıplayıp ayağa kalktım, elimi uzattım tokalaşmak için. Sonuçta I'm a professional. O da elini uzattı, elimi tuttu ve tokalaşmak yerine beni kendine çekti ve öpüştük. Çok havalı bir hareketti, ondan böyle hamleler görmek şaşırttı.

Alternatif bir evrende harika bir çift olabilirdik. Tanıdığıma memnun olduğum insanlar listesinde kendisine bir atmış durumdayım.

Kısacası - Gökhan Türkmen



Her şey ne kadar çabuk değişebiliyor, fark ettiniz mi? Tek bir günde hissettikleriniz bambaşka bir hale gelebiliyor ya da 1 hafta önce emin olduğunuz bir şey yok olabiliyor. Çok kriptik konuştum, evet. Benzer bir tecrübe yaşadıysanız zaten hak veriyorsunuzdur, bu maalesef öyle anlatılarak aktarılabilecek bir şey değil. Every man for himself

 Biraz dramatik bir değişiklik oldu hayatımda yakın geçmişte. Hani anlamadıysanız diye söyleyeyim dedim. Çok hızlı oldu her şey, yaşananların sonuçlarını hala full-effect hissetmedim sanırım, çünkü müthiş bir dinginlik içindeyim. Yani, daha çok üzülmemi tahmin ederdim. Tabii bu sakinlikte yanlış bir şey yapmadığıma inanmamın payı var. Konu hakkında iç huzuruna sahibim. Arada acaba kimseye haksızlık ediyor muyumdur şüphesi duyuyorum -en çekindiğim şeylerden biridir haksızlık etmek, birinin hakkını yemek, çünkü bunun geri dönüşü olmadığına inanırım- fakat olay gerçekten kafamda oturmuyor, kendimi gerçekten haklı buluyorum. Ki genelde karşı tarafa hak vermeye meyilli biri olarak bu çok sık yaşadığım bir durum değil. İç huzurum biraz da bu yüzden. Ben bile kendime hak veriyorum. Evet.

Olan oldu, bir şeyler değişti bile, çarklar farklı dönüyor. Bunların sonuçları tam olarak ne olacak, neler hissedeceğim, bunları kestiremiyorum. Hayal etmeye çalıştığımda bomboş kalıyorum, my mind goes blank. Pişman olacak mıyım merak ediyorum. Durumu toparlamak istiyor muyum diye kendimi yoklayıp duruyorum, böyle durumlarda benim içim gider çünkü, lakin bu sefer yok. Alttan almak ya da bir şekilde yapıcı bir adım atmak için motivasyonum yok. İşin ilginci, bunun için karşı taraftan da bir şey yapmasını ne bekliyorum ne istiyorum. Tek bir günde insanın hisleri bıçak kesmiş gibi bitebiliyormuş demek ki. Diyorum ya, ya comfortably numb oldum ya da hala olayı yeterince idrak edemedim. Bence ilki

Belki sadece çok farklıydık ve bunu hiç fark etmemiştim. Belki de detaylara takılmamaktı suçum. Suya katılan yağ gibi, karıştığımı sanmışım. Apayrı kaldığımı ancak su durulunca görmüş olduk. Yazar burada dramatik olmaya çalışmıyor. Dramatik olmaya çalışsam iki nokta (..) kullanırdım. Evet şımardım. 

Sonuç olarak, iyiyim. İyi olacağım. Her şeyin ne kadar çabuk değişebildiğinden bahsedip, iyi olacağıma bu kadar inanmam ironik, ben de farkındayım. Bozuntuya vermeyin. Hadi neşeli kapatalım o zaman.